Pazar, Aralık 25

2023 teki Atölyemiz





Aslına bakarsanız böylesi anlamlı geliyor insana. O zaman anlamsızların
tek kelimesini bile etmiyorsunuz, çünkü hayatınızda gram yer almıyorlar.
İçinizden hayal balonları geçiyor sadece.
Birlikte yapılan bir sürü iş.
Aklınızdan geçerken bunlar evet diyorsunuz, kalbinden geçen buysa;
sus söyleme kimseye...
Gelir belki bulur seni de.
:)





(Maksat içimizde patlamasın.)
(     o da burda paylaşmış ki (:     )

Çarşamba, Kasım 16

Sanat aşk mıdır?

Evet çello ve piyano gerçektende birbirlerine çok yakışıyorlarmış. Bunu sanat kokan bir evde, nefis yemekler ve iki kelamın ardından öğrendim.Daha neler neler öğrendim.Aslına bakılırsa fark ettim...
Bizlerin asalak gibi yaşadığını, çalıştık zannetsek de aslında yerimizde saydığımızı,kimsenin bizi burdan çekip çıkarmadığını çıkarmayacağını,gözlerimiz kapalı ilerlediğimizi ve bir gün beton duvara toslayabileceğimzi,ne eğitildiğimizi ne öğretildiğimizi,sanatın nasıl olduğunu, sanat demenin ne olduğunu, beslenemeyip aç kaldığımızı,kulaklarımızın sağırlığını,umursuzluğumuzu, kimsenin de çıkıp çıt demediğini, demek istemediğini. Aslında kocaman bir boş-luk olduğumuzu...
Aslında bu kocaman, sevdiğim, içinde dolanıpta huzur bulduğum, belkide aşık olduğum, her zerresine hayran olduğum İstanbul'un kendini işin içerisinde zannetmesinden kayanklanıyor denildi ben de düşündüm. Evet olabilir belkide bizler biz İstanbul olarak ne kadar içindeyiz desekde dışındayız birşeylerin.Gözlerimiz yumuk, arkamız dönük, kendi etrafımızda dönüyor,Kız kulesinin karşısında, Galata kulesinin  tepesinde ve de MSGSÜ rıhtımında hayale dalıp gidiyoruz.İstanbul'u dinliyoruz gözlerimiz kapalı.Sevgili İstanbullu; ne içindesin çemeberin ne de dışında ancak bunu anladığında gelirsin gerçek aşka.
Tüm bunlar bir kenara ben mutlu oldum bugün.Cihangir in bir katında çello ve piyano dinledim,güzel yemekler yedim üzerine birde kahve içtim,kocaman tuvaller şövaleler arasındaydım, fotoğraf çektim, çekildim, kedi sevdim.Aşk a geldim.Aşk sanattır,sanat aşk.

Çarşamba, Ekim 26

1 (bir)



                             haydi gel dinleyelim bir-lik-te öyleyse.

Perşembe, Ekim 13

Aptallıktan korkanlardan olmayınız.

İnsanlar kendi kendilerini mi kandırıyorlar; yoksa kandırılıyorlar mı hep bunu merak etmekteyim aslında. Duygularımızın alındığına inanıyorum ben galiba. Duyguların alındığı, artık insanların robot gibi yaşadığı bir dünyadayız. Mantığın yarışı tamamladığı ve hislerimizin çoktan unutulduğu bir dünya.
Evet hislerimiz yok, kayıp.Ondandır ki aşkı da kayıp etmişiz beraberinde. Mantığın yer aldığı her şeyde aşkı aramak niye? Kim duygusuyla gider ki aşkın peşine? Kim hisleriyle düşer yola? Bence şu atmosferin altındaki hiç kimse. Çünkü olması gerektiği gibi değil, sevgi de, aşk da, pişmanlık da, kızgınlık da.
Olması gereken mantığın değil duyguların, insanın saf duygularının yarışı kazanması. Severken mantığın devreye girmesinden aslında bütün acı.Mantığın aklı kayırması ve hep bundan aşktaki işte o acı.Halbuki insan mantığı ile hareket etmese saf duygularıyla haraket etse aşk da bulucak kendini belkide.Olması gereken bu gerçekte.Mantık değil duygularla ilerlemece. Ama mantıksız ilerlemek sadece aptallık herkesce.
O zaman hepimiz aptal olmaktan korkuyoruz bence.Aşkta aptallık hayatta en güzeli anlayabilene. Ben aptallıktan korkanlardanım, ya sen sence?

Cuma, Eylül 30

O'na Bakmaya Gelmişlerdi

Geçenlerde iki tane güvercin oturu verdi mutfağımın camının önündeki saksıya.Bilinmezdi yavrularına mı almaya  geldiler, yavru yapmaya mı karar verdiler.Sonradan anladım ki kendi yavrularına bakınmaya geldiler.Ama kimsecikleri göremediler.
Ellerimizden gözümüzün önünden beyaz güvercinimiz kayıverdi ve yanlarına gönderdik onların, selam götürdü bizden de. Güneş batmasından nice sonra çırptı kanatlarını da, gidi verdi artık ulaşılamayacak yerlere..Bilinmeyen diyarlara.Geri kalanlar bence daha büyük zararda, ziyanda.
Geride iki çift mavi göz kaldı ardından baka kalan.Soru işaretleri kaldı kafalarında, cevaplanmamış bir sürü anlamını bilmedikleri kelimeler.Benimse cevaplayamadığım sorular, bilemediğim yollar ve çıkışlar.
Üzülmek şöyle dursun hayat hem güldürüp hem ağlatıyor. İnsanın adını koyamadığı anlar yaşatıyor ki ,bir dakikası tebessümle geçse bir dakikası zırıldayarak geçiyor ya da kaybettiklerine yanmakla veya kazanabildiklerini şükr etmekle fakat; şu bir gerçek varlığı yokluğuyla hiç bir olmayan birinin, yokluğu ise varlığının olmasına hiç bir zaman eş düşmeyecek.Buda bizi, beni çok üzecek.Adını andığımda hep içim değil tüm hücrelerim cız edecek...

Çarşamba, Eylül 14

O'na

Yol uzun mu uzun bir koridor gibi devam etmekteydi. Gül fidanlığı vardı üzerinde,  içeri bir göz atmak istedim 'daha niceleri var acaba?' diye fakat acelem vardı. Uzun koridoru geçip kocaman bir ormana açılan girişten geçtim. Huzur veren tuhaf bir doğası vardı buranın herşeye rağmen.Bir kolumda ağabeyim bir kolumda babacığım ilerledim. Güven öylesine sarmıştı ki heryanımı, havaya atılıp yere düşmeyeceğini bilip gülmekten kikirdeyen bebek gibiydim. Oyun parkları gördüm içerde ve tamam dedim burda ise sallanırım ben keyfimce kimene...
Sonra kötü kokular aldı herşeyin yerini.Boğazımda kuruluklar başladı. Pembe bir odadan içeri girip bir kaç fanus gördüğümde farkettim ki ben bir hastanedeyim.
Evet ben bir hastanedeyim ve şuan oradan yazıyorum.Fokurdayan fanusların kötü görüntüsüne rağmen ben ritmik bir hal alıp onların bana en sevdiğim şarkıların ritimlerini tutuğuna inanıyorum.Onun elini tutup gözlerine bakıyorum. Buradan birlikte çıkacağımız ve yalancı olmayan bir ormanda hep birlikte piknik yaptığımızı ve bir salıncak kurduğumuzu hayal ediyorum. Acaba çok şey mi istiyorum.En sevdiğim meyveleri  kendi ellerimle ona yedirmek istiyorum.Evet ben onu seviyorum. O hep olsun.

Cuma, Eylül 9

Onlarda Ayrımlı






Kapılar... İşte ben onları çözmekte zorlanıyorum.Kimi zaman girerken kullanıyoruz, hoşgeldinler sefa getirdinler adımlara eşlik ediyor.Kimi zaman çıkıyoruz hoşçakalllar eşlik ediyor. Kapılar ne işe yarar? Bir yere çıkarken mi işe yarar, girerken mi...? Biliyorum saçmalıyorum. Ama saçmalamaya devam ediyorum.Kapıları çözüyorum.Giriş kapısı ayrıdır,çıkış kapısı ayrı...

Cumartesi, Temmuz 30

Denizler engin, göller sığdır...



İznik Gölü




İznik Gölü




İznik Gölü




İznik Gölü




İznik Gölü

Görülen suret her zaman engin denizler olmuyor veya suretler sizi aslına taşıyacak bir basamak da olmaya  biliyor.Görülen gölü kocaman engin bir deniz gibi hissedip hayal etseniz de aslında o sığ bir göl olmaktan ileri gidememekte. Siz sadece olduğu kadarıyla yetinip, gördüğünüz suret kadarını zannediyorsunuz. Aslına bakılırsa; her ne kadar bir göl sureti sizi, denizi olmayıp yanıltsada, kendi içinde iyi, kendi özünde güzeldir. Gün batımları belkide denizinkinden daha güzel,daha etkili, daha sıcaktır. Dalgası yoktur mesela, üzmez sizi.Gerçi dalgalarda önemli...Olsun, süt liman her şey.Göl, denizin hiç bir zaman olamayacağı kadar sesiz, sakin ve bir o kadar dingin.Karşı sahili görebilmek de sizi meçhuliyetten kurtarır.Kadrajdaki o eksikleri kapatarak tatmin eder gözlerinizi. Ama naparsanız yapın; evet, denizler engin, göller sığdır...Bense gölün eşsiz güzelliğini görsemde engin denizleri tercih ederim.Uçsuz bucaksız olupta,  sonu belli olmayan, gözlerimi tatmin etmeyen sahilleri...

Cumartesi, Temmuz 16

Küçük Prens

                                                           http://www.kucukprens.org/index.php






-İnsan binlerce, milyonlarca yıldızın birinde yaşayan eşsiz bir tek çiçeği seviyorsa, yıldızlara bakmakla bile mutlu olur. "Çiçeğim oralarda bi yerdedir" der. Ama koyun çiçeği yerse, sanki yıldızların hepsi birden sönüverir.














Küçük Prensi okuyupta sevmeyen var mıdır acaba? Ben Kaplumbağa sayesinde çok ama çok sevdim.Keşke sende sevsen. Bana okusan, ben dizinde uyusam, sonra öperek uyandırsan, tekrar okusan, sonra benimle uyuya kalsan...Biliyorum çiçeğim bir yerlerde ama ne olur koyun yemese... 

Cumartesi, Temmuz 2

FOR YOU




 Bu bizim şarkımız olsun.Artık dilimde tükenen kelimelerin anlamını bildiğini, ama seninde sesinin çıkmadığını, böylesinin işine geldiğini farkettim.
 Bu şarkı bizim olsun.Senin varlığını kabul ettiğin, bir ben olduğunu bildiğini farkettim.
 Bu şarkı bizim olsun...

 Give me heart and give me soul
 Wounds that heal and cracks that fix...



Perşembe, Mayıs 19

PEYNİR

Hayat bir kumarsa,
Kumarda kaybeden aşk ta kazanıyorsa,
E bu durumda;
Kumarda kaybeden bensem,
Belkide aşktada  kazanandırım.

-Hayatın bana oynadığı tüm çalımlara rağmen,talihsizliklerime oturup ağlamama rağmen, -yani kumarda kaybeden bensem- artık herkesle olan mutlu anlarımı şahidlendirebileceğim...Şahidim boynumda herkese dillendireceğim...
O zaman sizde mutlu ve benimleyseniz  'PEYNİR' diyiniz, şahidimi dillendiriniz...

Cuma, Mayıs 13

benzetmelerimde

İçimdeki benzetmelersin sen aslında
durup bir ona benzetiyorum bir buna
bir köpükle yapılan baloncuğa benzetiyorum seni pırıltılı mesela
içini nefesimle doldurduğum ,kendimle doldurduğum
ama farkında bile olmayan
dokunsam yok olucak
dokunmasam uçup gidicek kaybolacak
bense bir hoşçakalla kalıcak
bir gıcığa benzetiyorum seni boğazımdaki mesela
her yutkunduğumda boğazımı acıtan
yutkunmasam orada oyle takılı kalan
bir rüzgar gülüne benzetiyorum seni  rengarenk mesela
bir donmeyi bir salise yaşadığı ben
içinde onlarca tonlarca renk barındırdığı sen
mavisiyle huzurunu, kırmızısıyla aşkımı
yeşiliyle güvensizliğini, sarısıyla telaşıımı
bu listem benim uzar gider daha ya
sen hep hayatımda
benzetmelerimin içinde hep benimle
napıcaz biz boyle seninle sensiz kendimle?
evet kabul etmekteyim ki birde özlemimle...

Perşembe, Mayıs 12

Baloncuklar;

 Bazen küçüklüğümü ve yaptıklarımı hatırlıyorum...Oyunlarım aklıma geliyor hep.Şunu oynardım, bunu oynardım, şununla birlikte, şurda oynardım diye.Sonra düştüğüm,yaralandığım kavga ettiklerim geliyor.
 Canım sıkıldıkça elime, hani şu eskiden olan baloncuk yapan basit bir oyuncak vardır ya, hani rengarenk boloncuklar yapar, hani içinde binlerce renkler vardır gözünü kamaştıran, ondan alırdım.Cama çıkar sokakta, mahallenin top oynayan, ip atlayan çocuklarına bakarak baloncuk yapardım birsürü, yüzlerce.Ardlarından bakardım, nereye gidiyorlar diye...Hoşçakalın derdim ya da güle güle.
 İşte senide sanırım o baloncuklara ve çocukluğuma benzetiyorum belkide.
 Baloncuklarım...Dokunsam yok olucak, yitip gidicek olan rengarenk, pırıltılı beni her türlü cezbedip içimin neşesi olan..Dokunmasam, bıraksam...Uçup giden, hatta içinin benle, benim nefesimle dolu olduğunu bile bilmeden gözden kaybolan, bense sadece arkadan baka kalan...Hoşça gülüüklerinle kalman dilğimlen.
 Düşmeler yaralanmalar bi kenarada sen en çok baloncuklarıma benzeyensin..Bense bunu farkına varan, kağıdımdaki resmime yansıtan...İsmini aşk mı koysam? Bilemedim,bilemicem...

Pazartesi, Mayıs 2

Şimdi çalınıyor:21.yaş şarkısı..

Şimdi insan doğduğu günde mutlu olmak istiyor değil mi? Evet bende mutlu oldum...
Birde baktım ki bir dünyam var benim artık farklı bir çerçeveden baktığım,yanağımda  hiç çıkmayan bir buseyle gidiyorum ve kulağımda 21. yaş tınısı...Veeee...jelibonlu pastam, hemde yapımında tuzum olan.
Sonra sıcak çok sıcak bir yerine  geliyorum kendi dünyamın. Minik ellerin olduğu, artık buyuk ellerim olan ellerimin olduğu dünyamın başka bir köşesine geliyorum.Minik eller elimdeyken söndürüyorum tek dilek ışığımı...
Ve sonunda gümbürtüye gidiyoruzz mutlulukla...Yanımda sevdiğim ruhlar ve bedenler...Gençliğin verdiği duygular nelermiş tekrardan tadıp anlıyoruz,coşuyoruz,koşuşturuyoruz.Gençlik işte gelip geçiyor.
Unutmadan bi kaç jelibonum olucakken başka diller tadına bakıyor ve kaçırıyorum onları.Geri gelsinlerde benim olsunlar diye can atıyorum ama pastadakilerle kalacağımı sanıyorum, olsun...
Gençlik işte geliiip geçiyor...Ama inadına büyümek istemiyorum, kötülükler benden uzak dursun diye, 'ben hep toz pembe yaşamalıyım' diyeeee diyeeeee diyeeee...

Cumartesi, Nisan 23

kelebek ruhu

Geçenlerde beyaz bir kelebek buldum mutfakta olurya hani bardaklık kısmı orda,rafta..Çok nadir hareket eden barardakların birinin üzerine koymuştum,beyaz küçük kelebeğimi ve ona temsili ruhumu emanet etmiştim.
Şimdi bulunca gün gün saat saat geldi aklıma beyaz kelebeğimi oraya koyup ruhumu emanet edişim.
Sıcacık bir yaz günü,elimde bir bardak su ve çalan şarkı...Cam açık oksijenler içeri girmeye çalışıyorlar olmayan rüzgarın itelemesiyle.Giriyorlar mı? Bilmiyorum elimdekiyle idare ediyorum.
Ama bir an gördüm ki sayısını hatırlayamadığım günlerce evimde dolaşan beyaz kelebek, hani alıp küçükken yaptığım gibi defterimin arasınada koyamadım ben kıyamadım, artık bir yerde öylece durmuş ağır ağır kanatlarını çırpıyordu ya da 'çııııııırpııııııyoooorrrrduuuuu' demek daha doğru çünkü mecali yoktu bir çırpı olmaya.Ben kıyamadım ya, o kendisi verdi kendini bana 'al beni, teslim et ruhunu..Banada ruh gerek zaten şu birgünlük ömrümde, ruh gerek...! ' Bende tam istediği gibi yaptım aldım, onu bir bardağın üzerine koydum ve her sabah günaydın demek üzere ruhumla birlikte yerleştirdim baş köşeye.Hatırlıyorum an ve an o günü.Sonra mı?
Sonrası, ben anladım.Neyi mi?
Ben ruhumu emanet etmiştim bir beyaz kelebeğe...Çok güzel,beyaz,masum ve sevilicek şekilde görünsede o bir günlük ömrü olan bir kelebekti.O bir kelebekti ve ben ona emanet etmiştim ruhumu...Beyaz kelebeğimi buldum ama ruhu mu?
Dedim ya gün gün saat saat hatırlamaktayım kelebekle arkadaş oluşumu...Ama hataydı ona ruhumu teslim etmek,işte bu yüzden kısa oldu ömrü bir ruhun, ben daha yaşayamadan gitti ve bitti.

Pazartesi, Nisan 18

Söylüyorum Ama Duyabilene

 Neyi duymak istediğini bilsem söyleyebilirim belki.Belki söyleyeceğim şeyleri biliyosun bile ama duymak ne işine yaramakta onu bilsem bide...
 Şimdi burdan sana sesleniyorum beni duymayacağını bile bile ama varsın olsun.Boğazımdaki ikinci düğümsün sen benim.İlk düğüm oldukça yutulabilir hazmedilebilir cinsten değildi, ekşi acı bir tadla kaldı boğazımda, sense tadı tuzu olmayan tuaf bişiysin.Ama aynı büyüklükte ikinci olarak takılı kaldın.Duymak istediklerin onceden deyipde şimdi kendime bile soyleyemediklerim.Gerçek mi yalan mı cidden karar veremediklerim.Zorlaman beni! Sorma seviyomusun beni diye.Sorma, konuşma, kalsın aramızdaki hoş sohbet muhabbet.Görmekde isteme beni, gösterme yüz cemalini.Hadi biraz tecaül ü arif de bize.Bilelim seni sevdiğimi beni sevmediğinide, bilmemezlikten gelip bakalım oylece suretlerimize.
Ya da olamayacaksak  bu şekilde birlikte, sen hep geliceksen üzerime üzüceksen beni sözlerinle... Şimdiden çık git ismi gibi olan...Şimdiden çek git de ben tek kalayım çemberin içinde.Evet belki şimdide çemberin içinde değilsin ama yakınlarında çevresinde dolaşmaktan alı koymuyorsun kendini..Ama üzdüğün yeter üzüldüğüm yeter...Mekanınıda dilimide terk eyle de bir gün yüzü göreyim...
 Duy duyabiliyorsan ,söyüyorum ama duyabilene işte...Seviyorum ama seni, sorma söyletme dedirtme kendini...Varsın saklı kalsın bende bildiğin, öğrendiğin iki kelime...Kalsın suretlerimiz baka kala birbirine.İnan böylesi çok daha gerçekce...

Pazar, Nisan 10

DERİN NEFES.... ve

 Sonunda...!!
 Ne kadar uzun zaman olmuş görüşmeyeli buluşmayalı, ne kadr çok zaman geçmiş...
Uzunca zamandır görmediğim, ama en sevdiğimle buluştuğum gibi, buluştuğuma görüştüğüme sevindiğim gibi geldi bana şimdi bu, ilaç gibi yani.
 Şimdi bir sürü harf ailesi burda bulunmak ister içimden birikmişlerden; fakat beklerken beklerken birden karşına çıkınca ne yapsan, ne soylesen bilemezsin ya, işte oyle bir duygu bu...
 İçimden atamadığım, içimden gelipde gidemeyen tüm şeyler, dura dura birikmiş içerde bir yerlerde ya, şimdi hangisinden bir aile kursam diye bakınıyor bulamıyorum ki hala büyümenin verdiği endişesindeyim ben işte budur tek değişmeyen...
 Ama sevindim çok hemde...

Salı, Şubat 15

Aşk tesadüfleri mi severmiş...?

Müslüm Gürses'in sesi kulağımıza daha bir hoş gelmiş
Tanju Okan'la kendimizi yeniden aşka inandırmış ve 'son' da iç geçiririken bulmuşuz.
Aşık olduğun sevdiğin kalbin, kendi kalbinin yerini alması ne demektir?
Ya kalbini aşık olduğun sevdiğin  kalbin, yerine vermek ?

Koca salonda iki iki grup olmuş birbirne yaslanmış kafalar görünürken, bizim dört kafa yanyana dizilmiş baka kalmışız koca ekrana.Sorular sorup cevaplamışız kendi kendimize.Kim bilir belkide gerçekten AŞK tesadüfleri seviyordur...Olamaz mı? Olabilir...


tesadüfleri sever aşk

Pazar, Ocak 23

Hayalperest

 Canım karne almak istiyor benim.Küçük çocukların ki gibi o heycanı yaşamak isytiyorum...Tabi bunun yanında birde karne hediyesi  heycanı yaşamak vardır.Karne hediyemse bir fotoğraf makinesi olmalıdır hatta drek marka model belirtmeliyim ki canon 550d,500d hadi olmadı 450d olabilir.
İstiyorum ki makinemide alayım kendimi atayım Karadeniz turlarına...Çok gıcık olduğum Of lu şahıslar da olsa Of u dahi şoyle gezsem doyasıya.Kışsa karı, yazsa güneşi sevsem.
Yanı başımda sevilesi kişiler olsa, etrafımda sıcak bir kalkan oluştursalar ve haydi ver elini batı Karadenizdennn Doğu Karadenize doğru yolculuk.
 İŞTE en sevdiğim hayallerimden biri bir hayal perest olarak...
 NE var hayal kurmayı seviyorum...
http://www.fotokaradeniz.com/fotograf.php

Pazar, Ocak 16

Bunun adı başlıksız

Bunun adı başlıksız.
Kabul ediyorum,ne kadar yaşadığımız zaman dilimleri az olsada, ben simetrisini alıp onların çoğaltıyorum zihnimde.Tekrar yaşamak istiyorum,kendimce yaşıyorum.
Sonra mı? Sonrası aptallık.Evet aptal aşık gibiyim ya da gibisi fazla bizzat ben aptal aşık gibi dolanıyorum ortada.
İşte bu yüzdendir ki bunun adı başlıksız.Bizim hiç başlığımız olmadı sanırım sevgili.Aceleden o başlığı unuttuk ve yazı yarım kaldı...
İşte böyle
...

Cumartesi, Ocak 1

Yepyeniyıldanbahsedersek

Evet yeni yıl..Eski yılın alıp götürdükleriyle yeni bir yıl bana...Eksik ellerle girilen günler, aylar, yıllar, bayramlar ve yeni yıllar...
Ellerimi geri getircek birşeyler varmı? Hayır yok.Fakat buna rağmen hayatımın devam etmesi insanlığın kanıtı.Zaman kavramının içindesiniz ve de sürkleniyorsunuz nehirde süürüklenen cisimler gibi.
En güzeli bu yılın, bana son anda yenilikleriyle bıraktığı ufak hediyeler...Minik eller ve havanın soğukluğunda içimi sıcacık yapan kelebeklerimin uçuşmasını sağlayan eller.
Sorum? Yeni yıla girerken mutlu muyum,huzurlu muyum?Ewet mutlu ve de huzurluyum...Tek eksik öpülecek en büyük değerli ellerimin olmaması,diğer bana kalan ellerse mutluluk ve huzurluluk nedenlerim...Dileğimse yeni yılın sağlık ve mutluluk getirmesi...