Çarşamba, Kasım 16

Sanat aşk mıdır?

Evet çello ve piyano gerçektende birbirlerine çok yakışıyorlarmış. Bunu sanat kokan bir evde, nefis yemekler ve iki kelamın ardından öğrendim.Daha neler neler öğrendim.Aslına bakılırsa fark ettim...
Bizlerin asalak gibi yaşadığını, çalıştık zannetsek de aslında yerimizde saydığımızı,kimsenin bizi burdan çekip çıkarmadığını çıkarmayacağını,gözlerimiz kapalı ilerlediğimizi ve bir gün beton duvara toslayabileceğimzi,ne eğitildiğimizi ne öğretildiğimizi,sanatın nasıl olduğunu, sanat demenin ne olduğunu, beslenemeyip aç kaldığımızı,kulaklarımızın sağırlığını,umursuzluğumuzu, kimsenin de çıkıp çıt demediğini, demek istemediğini. Aslında kocaman bir boş-luk olduğumuzu...
Aslında bu kocaman, sevdiğim, içinde dolanıpta huzur bulduğum, belkide aşık olduğum, her zerresine hayran olduğum İstanbul'un kendini işin içerisinde zannetmesinden kayanklanıyor denildi ben de düşündüm. Evet olabilir belkide bizler biz İstanbul olarak ne kadar içindeyiz desekde dışındayız birşeylerin.Gözlerimiz yumuk, arkamız dönük, kendi etrafımızda dönüyor,Kız kulesinin karşısında, Galata kulesinin  tepesinde ve de MSGSÜ rıhtımında hayale dalıp gidiyoruz.İstanbul'u dinliyoruz gözlerimiz kapalı.Sevgili İstanbullu; ne içindesin çemeberin ne de dışında ancak bunu anladığında gelirsin gerçek aşka.
Tüm bunlar bir kenara ben mutlu oldum bugün.Cihangir in bir katında çello ve piyano dinledim,güzel yemekler yedim üzerine birde kahve içtim,kocaman tuvaller şövaleler arasındaydım, fotoğraf çektim, çekildim, kedi sevdim.Aşk a geldim.Aşk sanattır,sanat aşk.