Pazartesi, Şubat 6

Masal Masal Matitas...

 Bir varmış bir yokmuş evel zaman içinde kalbur zaman içinde zamanın en eski diyarlarında bir ince ipin üzerinde doğan Güneş ile birlikte hergün ortaya çıkan bir pirinç tanesi kadar ufacık güzeller güzeli bir kız varmış.
 Bu pirinç kadar ufacık, kaybolsa asla bulunamayacak olan güzel kızı; ancak kalplerinde iyilik tılsımı olan insanların, güneşin doğupta ortaya koyulduğu o kapkaranlık geceyi aydınlattığı anda göz kapaklarıyla kaşlarının arasında beliri verdiğinde görebilirlermiş.Tamamen uyandıklarında ise bu minikten kimsenin haberi olmaz unutur giderlermiş.
 Birbirinden farkı olmayan günler  birbirini kovalarken bir gün kendiliğinden farklı olmaya karar vermiş ve Güneş doğmamış.Bizim pirinç tanesi kadar ufacık kız ise Güneşin doğmasını beklemeye koyulmuş.Sonra farketmiş ki; küçük pembe yanaklı bir oğlanın yastığında beklemeye koyulmuş meğer.Ne kadar güzel bir oğlan çocuğu olduğunu düşünmüş biran.Önce göz kapaklarında gezinmeye başlamış, içinde Güneş ile parlayacak olan iki göz bebeğini hayal etmiş.Güneş in doğmasını dilemiş içinden tekrar.Sonra burun kemiğinden düşmeden yürümeye çalışmış.O kadar düz ve muntazammış ki kayıp düşmeden yürümek için çok zorlanmış.Tekrar Güneş in doğmasını dilemiş ki ancak Güneş ile açan mis kokulu çiçeklerin kokusunu duyabilsin bu burun.Ay ve yıldızlar göz kırpmışlar pırıldayı vermişler umutsuzca bakan minik kıza.Sinirlenmiş oda. Bu prıldamaların yetmiyeceğini aydınlık günler gerektiğini haykırmış, kendini farklı kılmaya çalışan güne.
Sonra dudaklarına atlayıvermiş o pürüzsüz burundan, derin bir iç geçirmiş.Bu karanlık günde hangi çocuğun gülümsemesi görülür ki diye hayıflanmış. Zaten böyle karanlık bir günde görülebiliceği bir gülümseme değil; ancak korku dolu kalp atışları olur demiş kendi kendine.Alt dudak ve çene arasındaki, sanki kendi için ayrılmış olan çukurda beklemeye devam etmeye koyulmuş aydınlanıcak olan Güneşi.
 Kimsecikler bilmiyormuş... Bizim pirinç tanesi kadar ufak kız da dahil...Çocuğun o güzel gözleri açıldığı anda Güneşle birlikte aydınlanacakmış tüm Dünya.Ancak o zaman aydınlık güne kavuşulacakmış.
Kim bilir belki karınca gıdıklayışı tadında olan bir öpücük, belki bir çiğ taneis kadar minik, hissedilemeyecek bir göz yaşı, belki en içten en kalpten istenilen onlarca dilek sayesinde açılıcakatır o iki boncuğu saklayan kapaklar.İşte o anda doğacaktır Güneş ve aydınlık...Çaresi yokmuş; bu minik pıtırcık pirinç tanesi kadar kızın, güzel oğlanın göz kapaklarının açılmasını beklemekten başka...
 Bekleyelim bakalım; Güneş doğsunda, aydınlansın tüm Dünya...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder